Portre:
Refik Anadol

Intel CES 2020

Yazı: Elif Eren

1985’te İstanbul’da doğan yeni medya sanatçısı ve tasarımcı Refik Anadol; sanat, teknoloji ve bilimi bir araya getiren kendine özgü tarzıyla çağdaş sanatta çığır açtı. Dijital çağın sunduğu yeni araçları kullanarak sanatın sınırlarını zorlayan ve makine zekasını estetik bir araç olarak kullanan Anadol, sanat üretimini yeniden tanımlayarak çağdaş sanatın seyrini değiştirdi. Çalışmalarına Los Angeles’ta bulunan Refik Anadol Studio’da devam eden Anadol, aynı zamanda UCLA’nın Master of Fine Arts derecesi aldığı Design Media Arts Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak akademik kariyerini sürdürüyor.

Refik Anadol Studio

Refik Anadol’un çalışmaları bugüne kadar Kunsthal Rotterdam, Arken Modern Sanat Müzesi, Centre Pompidou-Metz ve Hammer Museum Los Angeles gibi birçok saygın müzede yer buldu. Sanatçı; Venedik Mimarlık Bienali, Ars Electronica Linz ve İstanbul Bienali gibi uluslararası etkinliklere de damga vurdu. Anadol’un eserleri; New York Modern Sanat Müzesi (MoMA), İstanbul Modern Sanat Müzesi ve Melbourne Ulusal Victoria Galerisi gibi dünyanın en prestijli sanat kurumlarının kalıcı koleksiyonlarında da yer alıyor.

Unsupervised: Machine-Hallucination

Refik Anadol’un sanatsal pratiği, veri odaklı makine öğrenme algoritmalarını kullanarak soyut, rüya benzeri ortamlar yaratmaya dayanıyor. Anadol, eserlerinde makine zekasının sunduğu imkanları kullanarak insanın zaman ve mekan algısını sorguluyor ve bu algıları radikal bir şekilde dönüştürmeyi amaçlıyor. Onun çalışmalarında, devasa veri yığınları estetik bir forma bürünerek görünmeyen dünyanın kapıları izleyiciye açılıyor. Anadol, bu yaklaşımıyla dijital çağda sanatın yeni bir estetik teknik kazanmasına öncülük ediyor.

Unsupervised: Machine-Hallucination

Anadol’un çalışmalarındaki temel malzeme; veri. Örneğin, İstanbul Modern kalıcı koleksiyonuna özel hazırladığı ‘Sonsuzluk Odası: İstanbul Boğazı’ adlı mekana özgü yerleştirmesi İstanbul Boğazı’ndaki anlık meteorolojik dönüşümle ilgili veri ve temalara odaklanıyor. Yapıt, 360° aynalı bir odada anlık verileri dijital teknolojiler kullanarak işliyor ve hareketli görseller yaratıyor. New York Modern Sanat Müzesi’nde sergilenen ‘Unsupervised’ ise müze koleksiyonunun meta verilerini kullanarak sürekli olarak yeni formlar üreten bir eser ortaya koyuyor. Bu eser, modern sanatın alternatif bir yorumunu sunarak izleyicilere sanatın geleneksel sınırlarının ötesine geçen bir deneyim yaşatıyor. Anadol’un Melbourne Ulusal Victoria Galerisi’ndeki ‘Quantum Memories’ adlı çalışması ise Dünya manzaraları ve atmosfere ait 200 milyon fotoğrafı kullanarak doğanın alternatif bir gerçekliğini görselleştiriyor. Bu gibi projeler, Anadol’un veri ve makine zekası kullanarak sanatın sınırlarını nasıl genişlettiğini ve yeni bir anlatı oluşturduğunu gösteriyor.

Machine Hallucinations - Space: Metaverse, Pilevneli Sanat Galerisi

Anadol’un eserleri, sadece fiziksel mekanlarla sınırlı kalmayarak dijital dünyalarda da izleyicilere yenilikçi sanat deneyimleri sunuyor. Erken dönemde blok zinciri teknolojisini benimseyen Refik Anadol Studio, özel tasarım NFT satışlarıyla hayır kurumlarına 5 milyon doların üzerinde bağış topladı. Ayrıca yine stüdyo tarafından geliştirilen ‘Machine Hallucinations - Space: Metaverse’ gibi projeler, sanat eserlerinin metaverse gibi yeni dijital alanlara taşınmasına öncülük ediyor.

Diğer Konular